Ağacın Kökleri Asya Türkleri

Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız tarihte kurulan 16 büyük Türk Devletini temsil ediyor. Ortada duran güneş ise 17. olarak 1923’te kurulan şimdiki Türkiye Cumhuriyetini temsil etmektedir. En eskisi olan Büyük Hun İmparatorluğu MÖ 220 - MS 216 arasında hüküm sürmüş. Sonra sırasıyla Batı Hun İmparatorluğu, Avrupa Hun İmparatorluğu, Ak Hun İmparatorluğu, Göktürk Kağanlığı, Avar Kağanlığı, Hazar Kağanlığı, Uygur Kağanlığı, Karahanlı Devleti, Gazne Devleti, Büyük Selçuklu Devleti, Harezmşahlar Devleti, Altın Ordu Devleti, Timur İmparatorluğu, Babür İmparatorluğu kurulmuş ve yıkılmış. 16. olarak ise 1299-1922 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğunu görüyoruz...  

Bir kısım Türk ise Asya’da kalmış. Kavimler göçünden sonra, anayurtta kalan Türkler, Baykal Gölü çevresinde yaşamışlar. Hunlar ilk olarak 4. Yüzyılda Anadolu’ya kadar gelmişler. 24 boy olan Oğuzların ilk göçleri ise 6. ve 8. Yüzyılda olmuş. 751 Talas Savaşı (Arap-Çin) ardından 766’da Karluk hâkimiyeti ve Çiğil baskısıyla Oğuzlar batıya göç etmişler. Uygur Devletinin yıkılmasıyla birlikte (840) tekrar göç edip Anadolu’ya kadar gelmişler (1071). Bir kısmı güneye, şimdiki Türk Yurduna ulaşmışlar. En yakın tarihten söylersek, 1400’lerden başlayarak, Şimdiki Sincan Uygur Özerk Bölgesinde (Doğu Türkistan) Kaşgar ve Hokand Hanlıklarını, bir kısmı da şimdiki Türk Cumhuriyetleri bölgesinde (Batı Türkistan) Kazak, Özbek, Buhara, Hive ve Kırgız gibi Hanlıkları kurmuş, ikisi beraber Türkistan diye anılmış. Osmanlı İmparatorluğu, ayrı kalan bu Asya Türkleri ile irtibatı sağlamak için 1500’lü yıllarda Don ve Volga Nehirlerini birleştirerek Hazar Denizi ile Karadeniz’i birbirine bağlamak istemiş, mümkün olmayınca dikkatini Avrupa ve Orta Doğuya çevirmiş. (Bu mümkün olsaydı kim bilir tarih nasıl gelişecekti.) Bu Hanlıklar, sırayla (1716-1876) Çarlık Rusya, (1760-1876) Mançu-Çin, (1917-1920) Sovyetler Birliği tarafından yıkılarak yaşamalarına izin verilmemiş. Sovyetler, Türkistan unutulsun diye de 1924’te Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan Cumhuriyetlerini kurmuş ve bunlarla ilişki kurulmaması karşılığında Türkiye’ye saldırmazlık garantisi vermiş. (Şaşırtmak için de Kazakistan’da bir “Türkistan Şehri” kurulmuş, konumuz orası değil). II. Dünya Harbinde (1939) ise Almanlar, birlikte olmamız halinde Türkistan’ı önermiş fakat o zamanki hükumetin tarafsızlık ilkesi nedeniyle kabul görmemiş. Kaşgar ’da 1933 ve 1944’te iki kez Doğu Türkistan Devleti kurulmuş ama 1949’da Çin işgali ile son bulmuş. Şimdi ise Çin’in kültürel baskısı altında zor bir yaşam sürüyorlar. (Not: Eksik ve hatalar müstesnadır, genel bilgi verilmiştir.)

Köklerimiz Asya’da duradursun, çoğumuzun uzunca bir süredir ayrı kaldığını düşünüyorum. Sanki emperyal batı, bilimde ve zenginlikte önde diye onlara çok fazla hayranlık besledik ve o kimliğe öykündük, böylece kendimizi ve kökümüzü küçümsedik. “Alman ve Fransız göğe çıkmış, Türk çamura yatmış” gibi küçültücü fıkralar ürettik, kendimize haksızlık ettik. “Kişi kökü sevmeyince kendini de sevemez.” Malcolm X böyle diyor. Kendini sevmeyen hiçbir şeyi başaramaz. Kendini sevmeyen milletler de bağımsız olamaz, çünkü var olma çabası içine girmeyecektir. 17. Devleti kurmamız kendimizi ve köklerimizi sevmemiz sayesinde olmuştur. Atatürk liderliğinde 1919’da başlayan Kurutuluş Mücadelesi, Türk milletinin verdiği amansız bir direnişe böyle dönüştü. Türk insanı kendini yeniden sevmenin bir yolunu buldu ve başkalaşmayı kabul etmedi. Kendimizi tekrar sevmeyi başaramasaydık, başka bir kimliği benimseseydik, 17. Devlet mümkün olmayabilirdi, çünkü o zaman çoktan mandayı kabul etmiş olurduk…

No comments:

Post a Comment